KOBİ'ler ve Rekabet Hukuku


Daha önceki yazılarda da değinildiği üzere, 4054 sayılı Kanun kamu teşebbüsleri ile özel teşebbüsler, yerli teşebbüsler ile yabancı teşebbüsler arasında ayrım yapmadığı gibi küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ'ler) ile büyük işletmeler arasında da ayrım yapmamaktadır. Ancak bu yazıda da görüleceği üzere, Avrupa Birliği'nde (AB) Türkiye'dekinden farklı olarak KOBİ'lere yönelik bazı istisnalar mevcuttur. Bunun yanı sıra rekabet hukukunu bilen KOBİ'ler hem olası cezalardan kaçınma hem de kendilerini piyasa dışına itecek uygulamalara karşı tedbir almak imkânına kavuşacaklardır.

AB Komisyonu'nun 22.12.2001 tarihinde yayınlamış olduğu duyurunun 7. maddesi uyarınca, pazar payları toplamı %10'u geçmeyen rakipler arasında yapılan yatay anlaşmalar ile dikey ilişki içinde bulunan ve pazar payları ayrı ayrı %15'i geçmeyen teşebbüsler arasında yapılan anlaşmalara AB Anlaşması'nın 101. maddesinin uygulanmayacağı ilke olarak kabul edilmektedir. Diğer yandan anılan duyurunun 11. maddesi ile de üçüncü kişilere satılan mal veya hizmetlerin fiyatlarının belirlenmesi, arz veya üretim miktarının belirlenmesi, piyasaların ya da müşterilerin paylaşılması gibi temel ihlal niteliğinde olan sınırlamaların (hardcore restrictions) ve dikey ilişkide yeniden satış fiyatının belirlenmesi, pasif satışların engellenmesi gibi bazı kısıtlamaların bu imkandan yararlanamayacağı vurgulanmaktadır.

"De minimis" olarak adlandırılan bu uygulamanın ardında yatan temel mantık şudur: 101. madde uyarınca "üye devletler arasındaki ticareti etkileme amacı veya etkisi olan rekabeti sınırlayıcı anlaşmalar" yasaklandığından ilgili pazarda toplam pazar payı %10'u geçmeyen rakipler arasında yapılan anlaşma veya uyumlu eylemlerin üye devletler arasındaki ticareti etkileme kabiliyeti olmayacağı varsayılmaktadır. (Bu nedenle, bu tarzda bir düzenlemenin Türk rekabet hukukunda bulunmaması yadırganacak bir husus değildir.)      

Yukarıda da belirtildiği üzere, de minimis KOBİ'lerin rekabet hukukunun her türlü yaptırımından muaf oldukları anlamına gelmemektedir: Bir araya gelerek fiyatları, arz miktarını tespit eden, pazarları, müşterileri ya da ihaleleri paylaşan ve dolayısıyla temel rekabet ihlalleri dediğimiz davranışları gerçekleştiren KOBİ'ler yine cezai yaptırıma tabi olacaklardır. Ayrıca, özellikle ihracat yapan KOBİ'ler açısından bu tür davranışların ABD, İngiltere ve Japonya'da hapis ile cezalandırılabildiğini belirtmekte de fayda var.
Öyleyse, rekabeti sınırlayıcı anlaşma ve uyumlu eylemlerden kaçınmak tüm teşebbüsler açısından olduğu gibi KOBİ'ler açısından da önemli bir yükümlülüktür.
Ancak, Rekabet Kanunu'nun 6. maddesinde yer alan hâkim durumun kötüye kullanılmasına yönelik olan davranışların KOBİ'ler açısından bir avantaj penceresi yarattığını söylemek de mümkündür. Öncelikle, niş piyasalarda faaliyet gösterenler veya kendilerine tekel gücü verecek patent vb. haklara sahip olanlar istisna olmak kaydıyla KOBİ'lerin birçoğunun hâkim durumda olmaları olası gözükmemektedir. Bu nedenle Kanun'un 6. maddesinin KOBİ'lere karşı uygulanması sıklıkla karşılaşılan bir durum değildir.
Diğer yandan, hâkim durumda olan teşebbüslerin bulundukları piyasaya giren KOBİ'leri piyasa dışına itmek, onların faaliyetlerini zorlaştırmak amacıyla yapacakları faaliyetler Kanun'un 6. maddesi kapsamında cezai yaptırıma tabi olabilir. Bu da bir bakıma girişim özgürlüğünü teminat altına alan rekabet hukukunun KOBİ'lerin doğal müttefiki olarak da değerlendirilebileceği anlamına gelmektedir. Öyle ki, KOBİ'ler bu sayede hem yeni piyasalara girme olanağını elde edebilir, hem de uğradıkları zarar nedeniyle mahkemelerde tazminat talep etme imkânına sahip olabilirler. (4054 sayılı Kanun'un 58. maddesi ihlalden zarar gören teşebbüslere uğradıkları zararın üç katına kadar tazminat talep etme hakkı vermekle beraber bunun uygulaması henüz mevcut değildir. Bu konu da ayrı bir makalede değerlendirilecektir.).
Son olarak, 4054 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca yayımlanan 2010/4 sayılı Tebliğ'in belirli bir büyüklüğü aşan birleşme ve devralmalar için bildirim zorunluluğu getirdiğini hatırlamakta fayda var. En iki tarafın ayrı ayrı cirolarının 30 milyon TL'yi ve işlem taraflarının toplam cirolarının 100 milyon TL'yi aştığı durumlarda bildirim zorunludur. Aynı şekilde, dünya cirosu (Türkiye dâhil) 500 milyon TL'yi aşan yerli veya yabancı bir şirketin Türkiye’deki cirosu 5 milyon TL'yi aşan bir teşebbüsü devralması da bildirime tabidir. Bu açıdan bakıldığında, cirosu 5 milyonu aşan KOBİ'lerin birleşme ve devralma işlemlerindeki yükümlülüklerini bilmeleri de önemlidir.


Önemli Not: Sitede yer alan yazıların tüm sorumluluğu yazarlara aittir ve www.rekabethukuku.info sitesini veya herhangi bir kurum veya kuruluşu bağlayıcı değildir. Sitedeki yazıların en doğru ve en güncel bilgileri içerdiği garanti edilemez. Yazılar yalnızca genel bilgi vermek amacını taşımaktadır; hukuki görüş olarak değerlendirilemez ve yayınlarda yer verilen görüşlerden kaynaklanabilecek olası zararlardan site, yazarlar ve editörler sorumlu tutulamaz. Rekabet hukukuna ilişkin sorunlarda konu ile ilgili avukatlara danışmanız ve/veyaRekabet Kurumu'na başvurmanız önerilir.

0 yorum:

Yorum Gönder