Bankalar Ne Kadar Ceza Alacak?


Bundan önceki birkaç yazının kahramanları bankalar, Rekabet Kurumu ve köşe yazarlarıydı. Bankalara ceza geliyor diye bağıran gazeteler, sonunda bankacılar dışındaki iş adamları ve tüketicilerin de dikkatini çekmeyi başardı; bir yandan “ihlâl varsa biz de dava açarız” diyen sivil toplum kuruluşları, bir yandan da bankalara verilecek para cezasının ne olacağı konusunda spekülasyon yapan bir sürü yazı ortaya çıktı.  “Bu işin oluru nedir?” sorusuna yanıtlarımız ise şu şekilde:

Ceza miktarını arttıran arttırana...

3 Kasım 2012 ile 28 Kasım 2012 arasında, Rekabet Kurulu'nun ihlal kararı vermesi durumunda cezanın 750 TL'den başlayıp 8 milyar TL'ye kadar ulaşacağına dair  muhtelif haberler yayınlandı:
  • Muhtelif sitelerde 03.11.2012 tarihinde Deutsche Bank’ın hazırladığı bir rapora atfen aşağıda yer alan habere göre bankaların alacağı cezanın toplamı yaklaşık 1.3 milyar TL olarak belirtiliyordu:
“Deutsche Bank’ın raporunda 12 bankanın rekabeti ihlal ettiği gerekçesi ile yıllık gelirlerinin en az yüzde 2’lik kısmının ceza alarak alınabileceğini belirtilirken, bankaların suçlu bulunması halinde 2013 yılında kazançların minimum yüzde 8’lik kısmının gidebileceğine dikkat çekildi. Cezalara bakıldığında suçlu bulunmaları halinde en yüklü ceza 275 milyon TL ile İş Bankası’nda görünüyor. İş Bankası’nı 265 milyon ile Garanti Bankası takip ederken üçüncü sırada ise 230 milyon TL ile Akbank takip ediyor. Listede 186 milyon TL ile Yapı Kredi dördüncü sırada yer alırken onu 182 milyon TL ile Halkbank ve 172 milyon TL’lik ceza ile Vakıfbank takip ediyor.”
  • Sabah Gazetesi’nin 18.11.2012 tarihli haberinde Ankara Genç İşadamları Derneği’nin (ANGİAD) 'bankaların ortak hareket ederek faizi belirlediği' yönündeki iddiaları ispatlaması halinde dava açacağını açıkladı.
  • Yine Sabah Gazetesi 20.11.2012 tarihli haberinde “Herkes bankalara dava peşinde” diyerek  ANGİAD’dan sonra Tüketiciyi Koruma Derneği’nin (TÜKODER) de üyeleri adında dava açma hazırlığında ulunduğunu duyurdu.
  • Sabah Gazetesi 27.11.2012 tarihinde Mehmet Ali Berber’in haberinde “2011’de 12.3 milyon kişi tüketici ve konut kredisi kullandı; faizin bir puan yükseltilmesi 1.6 milyar fazla faiz geliri elde edildiği anlamında geliyor. Kanun’un 57. maddesi uyarınca zararın üç katına kadar tazminat ödenmesine hükmedilebiliyor;  bu durumda da bankalara rekabet cezası 4.8 milyara çıkabilir” denildi.
  • Yeni Şafak Gazetesi 28.11.2012 tarihinde özetle “12 bankanın toplam cirosunun (84 milyar TL.) %10’u oranında ceza verildiğinde, Rekabet ihlalinin bedeli 8 milyarı aşabilir” dedi.
  • Tüm bu haberler devam ederken Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Nurettin KALDIRIMCI "haberlerin spekülastif olduğunu, Rekabet Kurulu’nun ihlal olup olmadığı –dolaysıyla da olası bir ceza mikarı – konusunda henüz karar vermediğini" belirtti.
Haberlerden de görüldüğü üzere, ihlal olduğuna karara verilirse Rekabet Kurulu’nun bankalara verebileceği cezaya ilişkin olarak belirtilen miktar Kasım ayı içinde 1.3 TL’den başlayıp 8 milyar TL’ye kadar yükselmiş oldu. Aralık sonuna gelene dek bu miktarda artış olup olmayacağına dair spekülasyonları merakla beklerken her zaman olduğu gibi konuya biraz daha farklı bir açıdan bakma ihtiyacı duyduk.

Cezanın hesaplanması nasıl olur?


Haberlerde yer alan rakamların ardında farklı hesaplamaların yattığını görüyoruz: Bir kısmı cezayı ciroya oranlamakta bir kısmı ise elde edilen faiz geliri üzerinden ceza hesabı yapmakta ve ortaya oldukça farklı rakamlar çıkmaktadır. 
Rekabet Kanunu ve ilgili yönetmelik uyarınca cezaların ne şekilde hesaplandığını daha önceki makalelerimizde belirtmiştik. Özetlemek gerekir ise, 4054 sayılı Kanun’un 16. maddesi uyarınca Kanun’u ihlâl edenlere verilecek para cezasının üst sınırı, karardan önceki yılda elde edilen gayri safi gelirin %10’udur. Burada da cevaplanması gereken sorular şunlardır:
  • Gayri safi gelir bankalar açısından ne demektir? Kurul’un, bugüne kadarki uygulamalarında ciroyu dikkate aldığı bilinmektedir. Ancak, bankacılık sektöründe cironun karşılığının ne olduğu konusunda herhangi bir netlik yoktur.
  • Haberlerde önce sürüldüğü üzere bankalar açısından faiz gelirlerinin makul bir kalem olduğu varsayılırsa tablo şu olacaktır: Bankaların 2011’de 16 milyar TL faiz geliri elde ettiği düşünülürse, bankalara toplamda en fazla 1.6 milyar TL civarında ceza verilebilecektir. 
  • Eğer söz konusu ihlal gerçek ise, bir başka deyişle bankalar aralarında faiz oranlarını belirlemek üzere anlaşmışlarsa, bu kartel oldukları anlamına gelmektedir ve ilgili ceza yönetmeliğine göre en ağır ihlaller arasında yer almaktır. Bu durumda da cezanın alt sınırı cironun en az yüzde ikisi olacaktır. Bu da en az 320 milyon TL anlamına gelmektedir.
  • Yine ilgili yönetmeliğe göre banka bazında ağırlatıcı ve hafifletici unsurlar dikkate alınarak söz konusu cezada indirim veya artırım yapılması mümkündür.
  • Bir de tabiiki şu ana kadar herhangi bir bankanın Aktif İşbirliği (Pişmanlık Müessesesi) uygulamasından yararlanıp yararlanmadığını bilmiyoruz. Bu durumda bir bankanın hiç ceza almaması gibi bir durum da ortaya çıkabilir.

Bu konudaki ayrıntılı bilgi içi bkz: Rekabet İhlallerine İlişkin Para Cezaları Nasıl Hesaplanır?

Zararın üç katına kadar tazminat meselesi…



Haberlerde dile getirilen iki önemli husus ise, tazminat ve “halk davası”na ilişkindir. “Kanunu ihlal etme nedeniyle sebep olunan zararın üç katına kadar tazminat ödenmesi” konusu ilk kez 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 57 ve 58. Maddeleri ile hukuk sistemimize girmiştir.  Kanun’un 58. Maddesinin hükmü şu şekildedir:

Zararın Tazmini
Madde 58- Rekabetin engellenmesi, bozulması veya kısıtlanması sonucu bundan zarar görenler, ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasaydı ödemekte olacakları bedel arasındaki farkı zarar olarak talep edebilir. Rekabetin sınırlanmasından etkilenen rakip teşebbüsler, bütün zararlarının tazminini rekabeti sınırlayan teşebbüs ya da teşebbüslerden talep edebilir. Zararın belirlenmesinde, zarar gören teşebbüslerin elde etmeyi umdukları bütün kârlar, geçmiş yıllara ait bilançolar da dikkate alınarak hesaplanır.
Ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hâkim, zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan kârların üç katı oranında tazminata hükmedebilir.
Kanunun 57. maddesindeki tazminat hakkı, 4. ve 6. Maddelerin ihlali sonucunda tazminat hakkının doğmasından bahsetmekte, ancak ilginç bir şekilde 7. Maddenin ihlaline değinmemektedir. Diğer yandan 58. Maddenin ikinci fıkrası dikkatle okunduğunda, “tarafların anlaşması, kararı ya da ağır ihmali” durumunda ve talep halinde hâkimin üç katına kadar tazminata hükmedebileceğini belirtmektedir. Dolayısıyla, zarar durumunda üç katına kadar tazminata hükmedilmesi otomatikman gerçekleşecek bir olay değildir. Bunun yanısıra, AB’de olmayan ancak ABD’deki Sherman Yasası’ndan esinlendiği anlaşılan bu hükmün uyarınca henüz herhangi bir ihlal sonucunda üç katına kadar tazminat ile sonuçlanan bir dava olmadığını da belirtmekte fayda var.

Ayrıca, konu iddia edildiği gibi “tüketici kredileri” ile ilgili ise, işadamlarının bankalara açacakları davalarda “dolaylı olarak” zarar gördüklerini ileri sürüp bunu kanıtlamaları zor olacaktır.

Bir diğer konu ise, haberlere “halk davası” olarak yansıyan ve ABD’de “class action” adıyla bilinen davadır. Ancak -4077 sayılı Kanun çerçevesinde tüketici örgütlerinin açacakları davalar hariç bu tür bir dava türü hukuk sistemimizde tanımlanmamış olduğundan, söz konusu ihlalden zarar görenlerin bireysel olarak dava açmaları gerekecektir –ki bu da 12 milyon kişinin kredi kullandığı dikkate alındığında 12 milyon dava demektir. İnsanlarımızın dava açma konusundaki isteksizliği ve dava açmanın maliyeti dikkate alındığında, açılan davalar sonucunda bankaların 4.8 milyar TL civarında tazminat ödeyeceklerine dair haberler de gerçekçi görünmemektedir.

Sonuç olarak bankalara verilecek cezalara ilişkin haberler vasıtasıyla rekabet hukukunun bilinirliğinin artmış olduğu kesin, ancak abartılı rakamların Rekabet Kurulu üzerinde bir tür baskı oluşturabileceğini düşünmek de yanlış olmayacaktır.

İşin ilginç yanı medyanın ve bankacıların şimdiden ihlali kabul etmiş de cezayı en aza çekmeye çalışır gibi görünmeleridir.

Diğer yandan, tazminat konusunun gündeme gelmesi de rekabet hukukunun gelişmesi ve Kanun’un caydırıcı olması açısından önemlidir. Layıkıyla uygulandığı ve taraflar davalarını hakkı ile savunabildikleri takdirde, tıpkı ABD’de olduğu gibi idari cezalardan daha çok tazminatlar caydırıcı hale gelecektir. Burada da kişilerin Rekabet Kurumu tarafından elde edilen delilleri söz konusu davalarda kullanıp kullanamayacakları ve Rekabet Kurulu’nun tarafından kaleme alınan gerekçeli kararın ne derece ayrıntılı olarak kamuoyuna yansıyacağı da elbette önemli olacaktır.

       



Önemli Not: Sitede yer alan yazıların tüm sorumluluğu yazarlara aittir ve www.rekabethukuku.info sitesini veya herhangi bir kurum veya kuruluşu bağlayıcı değildir. Sitedeki yazıların en doğru ve en güncel bilgileri içerdiği garanti edilemez. Yazılar yalnızca genel bilgi vermek amacını taşımaktadır; hukuki görüş olarak değerlendirilemez ve yayınlarda yer verilen görüşlerden kaynaklanabilecek olası zararlardan site, yazarlar ve editörler sorumlu tutulamaz. Rekabet hukukuna ilişkin sorunlarda konu ile ilgili avukatlara danışmanız ve/veyaRekabet Kurumu'na başvurmanız önerilir.

0 yorum:

Yorum Gönder